18 Ocak 2011 Salı

Amélie Poulain'e Açık Mektup

     Hey Amélie! Benimde seninkiler gibi takıntısal zevklerim var. Ben de iğneyi parmaklarımın kenarındaki ölü ve kalın deriye sokup oynamayı çok seviyorum mesela.
     O kadar haz alıyorum ve hoşuma gidiyor ki inan tarifi çok zor. Şuan bir yandan oynarken bir yandan da bu yazıyı yazmak çok zor oluyor benim için, o derece. Ayağımın altındaki deri yazın kuruduğunda itina ile yolmam yine tarif edilemez bir mesai benim için. Sonrasında küçük bir pişmanlık çok ileri gitmediğim sürece olmuyor tabi. Lakin insan kendinden geçiyor bazen. Durduramıyor kendisini, içi içine sığmıyor adeta; bıkmadan, usanmadan devam ediyor. Ve dudaklarım... Onlar yaz kış demeden haftada bir iki defa düzenli olarak yolduruyorlar kendilerini bana. Kuruduğunu farkettiğim ve yolunma zamanının geldiğini anladığım anda hipnoz oluyorum sanki. Mistik bir güç büyülüyor o an beni sanki. Baktığım şeye büyülenmiş bir şekilde bakmaya devam ederken, şahsıma yöneltilen sorulara ara sıra ağzımın kenarından akan salyaları "hhilik!" diye çekerek cevap vermeye çalışıyorum. Beynim de o an düşünme yetisinin yarısını kullandığı için bunda da çok zorlanıyorum. O an karşımdaki insan olmak istemezdim şahsen.
     Ben mi kendimden korkmalıyım yoksa insanlar mı benim adıma endişelenmeli bilemedim. Velhasılkelam ben bütün samimiyetimle buradayım Amélie! Peki ya sen neredesin?...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder