2 Aralık 2010 Perşembe

uyanış



        İnsan… Her geçen gün yeni bir çeşit çıkıyor karşına, her geçen gün yeni bir fırsat oluyor senin için adeta. Kendisine verilen akılı kullanmamakta diretenlerin yanı sıra, elinde olmayan çevresel etmenlerden dolayı evrlilenler var tabi bir de. Her birey bir işadamının çocuğu olarak gelmiyor dünyaya ya da televizyon diye adlandırdığımız teknolojik uyuşturucunun farklı ürünleri olarak. Yanlış olan sistem en basitini bile uyandırıyor aslında bazen, yakın zamanda özellikle günümüz gençlerinde görmekte olduğumuz hayatın anlamını çözmüş tavırlarda buradan  gelmekte ziyadesiyle. İnsan doğduğunda tıpkı yoğrulmaya hazır bir hamur gibidir. Gün geçtikçe onu şekillendirirsin. Devlet babası ona hangi kitapları hangi yazarları okuması gerektiğini söyler; hangi filmleri seyredip, neyin ayıp olup olmadığını, neyin iyi neyin kötü olduğunu anlatır ona. Düşsel anlamda kafamızda oluşan iyiler onun için her zaman iyi değildir. Çünkü eğer düzeni bozmaya kalkarsan dikkat çekersin, kuralları çiğneyemezsin, aksi taktirde birilerinin uyanmasına sebep olabilirsin. O sana neye inanman gerektiğini de söyler, neye tapman gerektiğini neleri önemseyip nelerden nefret etmen gerektiğini aşılar  senin beynine. Çünkü birilerinin daha fazla yiyebilmesi için birilerinin köleliğe, açlığa devam etmesi gerekmektedir. Bu sayede aslında iradesi zayıflayan insan, açlık duygusunu “o yapıyorsa ben neden yapmayayım” düşüncesi ile sistemin devam etmesini sağlamaktadır. Çoğu zaman tüm bunları devletin yapmasına gerek kalmaz aslında. 
         Aile… Ülkenin özgür bireyden sonra gelen en küçük yapı taşı. Borçlar vererek, onu besleyerek, barınma ihtiyacını karşılayarak, bir şekilde kendisine bağımlı hale getirilen bu çekirdek kurum, programlanan ve teknolojik bir biçimde düzenli  olarak uyuşturulan beyinleri ile hamurlarını şekillendirirler. Kimileri o kadar aciz yaratıklar haline gelmiştir ki bazılarımız, tüm oynanan oyunları görse bile buna gönülden inanmıştır bir kere. Yapılan yanlış onun mertebesinde bir ibadettir artık. Anlamsızlaşan hayatlarında yitirdiği anlamların kargaşasını yaşayan bireyler ise önce psikolojik olarak rahatlatılır daha sonra anti depresanlar ile kimyasal olarak uyuşturulur. Aslında yürütmesi hiç de zor olmayan bir sistem gibi gözüküyor.  Şimdi bizim için önemli olan şey ise, yanlış olan tümevarımı yapmamaktır. Bırakalım evrilelim, her şey düşeceği yere düşsün demek bu noktada yanlıştır. Çünkü her birey farklı bir dünyadır. Bize göre üretilen her hamur lezzetli olmayı hak etmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder